11 Nisan 2013 Perşembe

Koç Üniversitesi rektörünün sınıf savaşı


Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sağlık işçileri hastanenin asıl işçisi sayıldı. Yargı, üniversitenin işçilerle bireysel sözleşme imzalamasına karar verdi. Üniversite yönetimi her ay binlerce lira ceza ödeyerek işçilerle bireysel sözleşme imzalamadı.
Patronlar neden binlerce lira cezayı göze alarak taşeron sistemini devam ettirir?
Bunun nedeni tek başına ekonomik nedenler değil; son tahlilde ekonomik nedenlerin belirleyiciliği de düşünülebilir ancak ortada açıkça görülen neden tamamen sınıfsaldır.
Koç Üniversitesi Rektörü Ümran İnan bu konuya açıklık getirdi. Koç Üniversitesi’nde işlerine geri dönmek için direnişe geçen taşeron şirket bünyesindeki işçilerle görüşmek zorunda kalan İnan şunları söyledi:
“Okul taşeron firma kullanmamaya, çalışanları bünyesine almaya muktedirdir ama bütün üniversiteler, firmalar, devlet, basın taşeron ile çalışıyor. Bizim taşeron ile çalışmama şansımız yok. Ekonomik boyut ana sebep değil, kadro için gerekli düzenlemeleri yapmamıza imkan yoktur.”
Neoliberal politikaların dünyadaki ve Türkiye de uygulanmalarında taşeron sistemi sermaye sınıfı açısından ve devlet açısından vazgeçilmez bir olgu. Çünkü taşeron, sermaye için ucuz işçi, işçi sınıfının geneli için baskı ve sendikasızlaştırma anlamına geliyor.
Taşeron sisteminde, bir kamu kurumu ya da asıl işveren işin belli bir bölümünü başka şirkete gördürmek istiyor. Örneğin hastanelerde, hastane yönetimi temizlik işini başka bir şirketin yapmasını istiyor, bunun için temizlik ihalesi açıyor. İşçilerin bir temizlik malzemesi gibi gösterildiği bu ihalelerde örneğin 5 bin sabun, 10 bin galoş ve 100 işçi için en az parayı teklif eden firma kazanıyor. Böylece kamu kurumunda en düşük memur maaşına çalıştırılması gereken işçiler asgari ücrete yani 500-600 lira daha ucuza çalıştırılıyor.
Asıl işverenle taşeron şirketin anlaşması 11 aylık, 2 ya da 3 yıllık olduğu gibi 4 günlük de olabiliyor. Firmanın aylık asgari ücretle çalıştırdığı işçiler genelde 11 ay sonunda işten çıkarılıp yeniden aynı şirkette işe başlatılıyor. Buradaki hesap işçinin kıdem tazminatı hakkını gasp etmeye çalışmak, yıllık izin hakkından yararlanmamasını sağlamak. İşçinin hiçbir özlük hakkının olmadığı bu sistemde asıl işveren “ben artık 100 işçiyle değil 20 işçiyle çalışmak istiyorum” dediğinde 80 işçi bir anda kendini kapı önünde buluyor. İşçi asıl işverene itiraz ettiği zaman “Ben değil sorumlu taşeron şirket” yanıtını alırken, taşeron patronuna gittiği zaman “asıl işveren istedi biz de çıkardık asıl işveren gidin” diyor. Taşeron sistem sadece güvencesiz işçiler açısından değil, güvencesi olan sınırlı sayıdaki işçi açısından da baskı anlamına geliyor.
Taşeronun sermayedarlar için diğer önemli avantajı sendikasızlaştırma. Birden çok alanda faaliyet gösteren bu şirketler, faaliyet gösterdiği bir işkolunda sendikalaşma başlayınca oradaki işçileri başka işkolunda göstererek sendika üyeliklerini yok sayıyor. Özellikle yeni Sendikalar Yasası bu uygulama için önemli bir adım oldu. Yasa, işçilerin hangi işkolunda çalıştığına dair bildirimlerin şirket tarafından SGK’ye yapılmasını sağladı. Bunun somut örneğini Dev Sağlık-İş’in on binden fazla üyesinin sendika üyeliklerinin sayılmamasıyla gördük. Hastanelerde temizlik işçisi olarak çalışan birçok işçi bünyesinde çalıştığı şirketler tarafından gıda, inşaat, nakliyat gibi sektörlerde çalışıyormuş gibi gösterilmişti.
TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, TÜRKONFED, TOBB, TİSK gibi sermaye örgütleri taşeron sisteminin devam ettirilmesi konusunda mutabık. Sermaye sınıfının genel çıkarlarına uygun ekonomik programların, o programı uygulayacak iktidarların istihdam politikaları için olmazsa olmazı taşeron sistemi Ulusal İstihdam Stratejisi’nde de önemli bir yer buluyor.
Bu mutabakat, çoğu zaman kamu kurumlarında taşeron şirkette çalışan işçiler direnişe geçtiğinde işveren temsilcileri tarafından örtük biçimlerde ifade edilir. Genellikle “enflasyon oranları belli”, “çok borç var”, “bende de para yok ne yapayım” gibi gerekçelerden sonra ilk defa Koç Üniversitesi rektörü gerçek nedeni bu kadar açık bir şekilde ifade etti. Çünkü Koç Üniversitesi rektörü, Koç’un da mutabık olduğu sermaye programını açıktan savunuyor. Çünkü sınıf savaşının sermaye tarafında…
 Alp Tekin BABAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder