Neoliberal saldırı
politikalarıyla birlikte işçi sınıfı hareketinin tarihsel bir dönemi sona
erdi.Son otuz yıldır yaşanan tarihin en büyük işçileştirme dalgası ve
neoliberal baskı politikaları altında sendikal hareket daraldı. Neoliberalizme
ilk tepkilerden doğan kamu emekçileri sendikal hareketi, atılım evresinden
sonra büyük ölçüde geleneksel sendikal zemine sürüklendi. İşçi sınıfının
toplumsal-politik olarak parçalanmasına koşut olarak sendikal hareketin etkili
bir sınıf savaşımı aracı olmaktan çıkartılması hedeflendi.
Öte yandan, AKP
iktidarının üçüncü dönemiyle iyice yerleşik bir sistem haline gelen neoliberal
politikaların sonucunda sistemsel kriz dinamikleri de büyüyor. Ülkemizde
tarihin en büyük işçileştirme (proleterleştirme) dalgası yaşanıyor. Yeni
sınıfsal güçlerin katılımıyla yeniden yapılanan kapitalist seçkinler
tabakasının elinde muazzam bir servet birikirken, geniş halk katmanları,
güvencesiz, yoksul işçi kitlelerine dönüştürülüyor. Güvencesizlik eksenli
işçileştirme, bugünün işçi sınıfının karakterisitik özelliğini oluşturuyor.
Güvencesizliğe karşı
mücadele, yeni tarihsel evresinde işçi sınıfı hareketinin temel gelişme
kanalını oluşturuyor. Güvencesiz işçiliğin simgesi haline gelen taşeron işçiler
özgün sendikalaşma deneyimleriyle sınıf savaşımlarının ileri cephelerini
açıyor. Yaygın güvencesizlik kuşatmasıyla iyice güçten düşürülen yüksek vasıflı
geleneksel sanayi işçileri, hapsedildikleri toplu sözleşme kısırdöngüsünü her
gün biraz daha zorluyor.
Hızla toplumsal
çözülmeye uğrayan yüksek vasıflı meslek sahipleri, hekimler, mühendisler,
avukatlar, gazeteciler, sinema sanatçıları, ucuz ve güvencesiz işçiliğe karşı
meslek odaları ve sendika çatıları altında herekete geçiyor.
Ücretli tarım işçileri
ve yeniden-köylüleşen üretici çiftçiler, özgün tarım-çiftçi sendikaları ve
derneklerle kırlarda sınıf savaşımını yükseltiyor. Havanın, suyun, toprağın sermayeleşmesine
karşı yaygınlaşan HES-RES karşıtı mücadele platformları, kırlarda sınıf
savaşımlarının içeriğini genişleten birleştirici direniş kanallarına dönüşüyor.
İçsavaş ve tarımsal
yıkım politikalarından kopan Kürt-göçmen işçiliği işçi sınıfının büyüyen
organik katmanlarından birisini oluşturuyor. Kadın işçiler, tüm mücadele
alanlarında emek hareketinin bütün görünümlerinde sürükleyici bir dinamizm
olarak yeniden tarih sahnesine çıkıyor.
Yeni sendika yasasının
da gösterdiği gibi, sermaye ve politik iktidar katlarında giderek büyüyen yeni
işçi sınıfı korkusu, emek düşmanlığını, işçi sınıfının bütünüyle
silahsızlandırıldığı bir saldırganlık evresine taşırken, kararlı bir şekilde
yükselen mücadeleler, sınıf savaşımlarının yeni gelişme yollarını gösteriyor.
Bu yolda emek hareketinin içeriği zenginleşirken, mücadele alanları genişliyor.
Neoliberal saldırının
ilk tarihsel evresine sendikal hareketin krizi damgasını vururken, bugün
giderek yeni ve yenileyici dinamikler öne çıkıyor. Bir bütün olarak emek hareketinin
bu tarihsel evresinde ortak bilinç ve kararlılık, stratejik-taktik yaklaşımlar,
politik-pratik- örgütsel girişimler nasıl üretilecek? Sendikal hareketin
geleneksel kurumlarının yetmezliği nasıl giderilecek, kısırdöngüler nasıl
kırılacak? Emek hareketinin kamu ve işçi sendikaları olarak parçalanmışlığı
nasıl aşılacak? Bunlar, bu sürecin öne çıkardığı sorunların sadece birkaçı.
Sorunların tanımlanmasında ve doğru yanıtların üretilmesinde işçilerden sendika
yöneticilerine, uzmanlardan akademisyenlere kadar ortak düşünmek ve geniş
kapsamlı bir tartışma için bir araya geliyoruz.
Emek hareketinde yeni
bir döneme doğru giderken, bu sürecin toprağını zenginleştiren emek hareketi
özneleriyle EMEĞİN HAKLARI FORUMU'nda buluşuyoruz. İşçi sınıfı hareketinin
yaratıcılıklarla dolu tarihsel birikimini önümüzdeki dönemin harcına karıştırıp
yeni yollar açıyoruz. Deneyimlerimizi aktarıp, sınıf hareketinin ileri
adımlarını tartışıyoruz.
13-14 NİSAN 2013
PETROL-İŞ GENEL MERKEZİ İSTANBUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder